Niğde doğumlu Rum kökenli Türk vatandaşı Pandeli
Çobanoğlu’nun yiyecek ve içecek sektörüne kazandırdığı Pandeli lokantası 1901
yılından bu yana Eminönü’nde hizmetini sürdürüyor. Şimdilerde oğlu Dr. Hristo
Çobanoğlu ile Cemal Biberci’nin yönettiği lokantanın müşterileri arasında
Mustafa Kemal Atatürk’ten Yahya Kemal Beyatlı’ya ve Audrey Hepburn’den Robert
De Niro’ya kadar Devlet ileri gelenleri, yazarlar, elçiler ve sanat adamları
bulunuyor.
Bir gastronomi okulu kabul edilen Pandeli lokantası lezzet
bakımından en üst seviyede ulaşan ürünleri ile günümüze gelmeyi başardı ve
mısır çarşısı girişindeki yerinde Haliç ve Boğaz manzarası ile de yerli ve
yabancı müşterilerini büyülüyor.
Pandeli lokantası’nın yemeklerini tek tek sıralamak yerine
kuzu inciği, kağıtta levreği ve patlıcan börek üstü dönerinin bir benzerinin
bulmak mümkün değil. Mehmet Yaşin’in deyimi ile damak çatlatan bu lezzetleri AB
ülkelerinin michelin yıldızları kazanmış restoranlarında bile bulamazsınız.
Soğuk bir Aralık gününün öğle yemeğinde Pandeli’de bu güzel
ve leziz yemekleri tadıp Cemal Beyin sıcak sohbetinde işlerinin etkisi gibi
olmadığını ifade etmesi bu asırlık kurumun geleceği hakkında kuşkulara neden
oluyor. Lokantada kalınan iki saatlik sürede 4-5 masayı aşmayan müşteriler de
bunu doğruluyor.
Oysa Türk mutfağını bilen ve tanıyanların bir tarihi buluşma
mekanı olarak da seçtiği Pandeli gerekli desteği alamazsa, kapanabilir de. Oysa
dünya gastronomi sektörüne büyük önem veriyor. Gurme turistleri gittikleri
ülkelere döviz bırakıyorlar ve ülkenin kültür elçisi oluyorlar. Pandeli
Restoranı tanıtan broşürde de görüleceği üzere bunun birçok örneği 1901-2013
yıllarında görülüyor. Hele Atamızın anılarını okurken duygulanmamak elde değil.
Ama bu müşteri sayısı insanı da korkutuyor.
2000’li
yıllardan itibaren turizmin döviz gelirleri her yıl arttı ve 30 milyar
sınırında bulunuyor. Türkiye hem turizmde ve hem de alt iş alanı olarak
yeme-içme (gastronomi) sektöründe olağanüstü bir gelişme içinde. Dünya
mutfakları ile birlikte geleneksel yiyecekler yabancı ve yerli müşterilere
sunuluyor. Ev dışı yeme-içmenin 17 milyar dolara ulaştığı ve İstanbul’un ise 10
milyar dolarla en büyük payı aldığı belirlendi. Birçok meslek yüksek okulunun
yanı sıra üniversitelerde 4 yıllık turizm lisans eğitimleri verilmeye başlandı.
Sektörün bu coşkulu döneminde yeniliklerin yanında alt kültür anlamında
geleneksel işletmelerin, ön plana çıkarılması, parlatılması ve pazarlanması
gerekiyor. Gurmelerin gözdesi olarak da Pandeli sektörde bir ‘inci’ konumunda.
Tarihi gelişimi, taşıdığı kültürü ve ürünlerinin kalitesi tartışılmaz olan
Pandeli lokantası, sektörün sivil toplum kuruluşları ve kamusal kurumlar
tarafından korunmalı, teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. Aksi halde Eminönü
Meydanı’nda alışveriş yaparken “Bir zamanlar burada Pandeli Lokantası vardı”
sözünün etmek durumunda kalabiliriz.
Kuzu İncik
Patlıcanlı Börek Üstü Döner
Kağıtta Levreği
Güllaç
Badem Tatlısı
Avrupa'da bu tür lokantaların önünde masa bekleyen uzun kuyruklar eksik olmazken, bizde ne yazık ki tanıtım yetersizliği ve turist rehberlerinin donanımsızlığı nedeni ile durum böyle. Umalım ki PANDELİ kapanmasın ve gelecek kuşaklarda bu lezzetleri tanıma imkanı bulsun.
YanıtlaSil