30 Ekim 2013 Çarşamba

‘Bayram Türkleri’ ve İtalya İzlenimleri




                      Bir gazetecinin güzel benzetmesi  (Mehmet Tez olabilir) ile Türklerin yurtiçi ve yurtdışı gezilerini ‘Bayram Türkleri’ nin tatil maceraları olarak derlemeye çalışacağım. Küreselleşme olgusu mu, gerçekten zenginleşmekten mi kaynaklandığı net olmasa da Türkler, her bayram ve tatilde eskiye göre daha fazla geziyor. Özal’ın yurtdışı gezi özgürlüğü başlattığı 1983’ ten bu yana özellikle de yurtdışına büyük ilgi var. Bakan Ali Babacan’ın açıklamasına göre yurtdışı seyyahları 5 milyonu bulmuş. Yurt dışından son dönemde 30 milyon turist geldiğine göre,  turizmde 25 milyon artıdayız. Dövizimiz de bol olduğuna göre döviz harcamaları fazla önemsenmiyor.
                Dini bayramların Devlet desteği ile (idari tatil) bir haftaya çıkarıldığı dönemlerde milletimizi evlerinde tutmak mümkün değil. Kurban Bayramı da böyle oldu ve önceden turların çoğunda yer bulmak mümkün olmadı. Yurt içine düzenlenen turlara da büyük ilgi varmış ve turistik işletmeler temmuz gelirlerine yakın iş yapmışlar. İç turizmde  -her bayramda olduğu gibi- en kötü haber 123 yurttaşımızı trafik kazalarında kaybetmiş olmak. Hiçbir ateşli ve kesici alet kullanmadan kendi ulusunun vatandaşlarına böylesine kıyan bir ülke bilmiyorum.
                Dövizlerimiz bol olsa da kişisel gelir düzeyimize göre çok sayılabilecek miktarda dövizi dış gezilerimizde harcıyoruz. O nedenle tahmini hesaplanan turistik döviz rakamları gerçeği yansıtmıyor. Milano ve Floransa izlenimlerimiz bu görüşü doğruluyor. Diğer ülke ve kentler de göz önüne alındığında 13-20 Ekim’de Avrupa işgal altında kaldı. Türkler otellerde, lokantalarda, müzelerde ve mağazalarda ciddi şekilde ağırlık koydular. Hatta sürpriz seyyahlar da vardı. Pazar günü Milano uçağında seyahat eden Yılmaz Özdil Hürriyet’teki köşesinde Rixos’a (!)  gideceğini yazmıştı. Özdil ailesi daha sonra da Vittoria Emanuelle II galerisinde alışveriş turunda görüldüler. Özal döneminde başlayan liberal hayat, herkes için sürüyor.
                Milano günlerinde yaşanılan iki gözlem Türk istilasının boyutunu gözler önüne seriyordu. Türkler 1817 yılında kurulan Cova Pastahanesini keşfetmişler pasta ve tramisulerini sipariş vermişlerdi.  Masalarının üstünde yedi İphoneleri vardı ve sayıları da yediydi. Yan masadaki iki italyandan birinin eski model cep telefonu İtalyanlarla Türkler arasındaki gelir düzeyindeki farkı(!) sergiliyordu.
                Bir diğer olay da Duamo Meydanı  yakınındaki Furla mağazasında üç Türk ailesinin fiyatları 250 eurodan başlayan çantaları seçerek satın almalarıydı.
                Ancak, Milano sadece bir alışveriş cenneti değildi. İtalya’nın en iyi pizzalarını bulmak mümkündü. Üstelik makul fiyatlarıyla Türkiye’den ucuzdu. Biri Porto Venezia metro istasyonu çıkışındaki meydanda bulunan Maruzzella’ydı.  Fırının önündeki Napoli’li usta kalın pideli ve bol malzemeli gerçek Napoli pizzasını Milano’da sunuyordu. Asıl sürpriz ise yiyenleri uçuran hafiflikteki tiramusisi dünya liderliğine adaydı.
                Diğer pizzacı biraz daha pahalı olan Vittoria Emanuelle II Galerisindeki ‘Galleria’ adlı pizza restoranıydı. Buranın pizzalarının yanı sıra müşterilerinin kalitesi ve servisi öne çıkıyordu. Altı kişilik ailenin yemek sonrası, La Scala’nın şeref locasında yerinizi almasına şaşırmamak gerekiyor.
                Büyük kentlerdeki Türk istilasının küçüklerini Toscana bölgesindeki küçük kasabalarda da görmek mümkün oldu. San Gimignano Kalesinin içinde Türk gruplarının küçük hediyelik mağazalarında ve Toscana makarnası satan dükkanlardaki müşteri ilgisi görülmeye değerdi.
                Aslında sanayileşmiş ve milli geliri bizden kat be kat üstün İtalya, bizim gibi, gelişmekte olan ülke turistlerine sadece moda tekstil eşyalarını değil, tarım ürünlerini de başarıyla pazarlıyor. Biz de Fiorentina bifteği başta olmak üzere şaraplarını, makarnalarını, pizzalarını ve parmesanlarını bir güzel tükettik. Bifteğin Nusret’in etlerinden daha lezzetli olduğunu söylemek zor olduğu gibi, çiğ servisiyle Türk damak tadına tersti. Üstelik pişmeyle ilgili ikinci itirazı yan masadaki Amerikalılar yaptı. Ama sonunda Fiorentina bifteğini tadmıştık.
                Dönüş yolunda havaalanı check-in işlemleri İtalyanlar tarafından yapılmasaydı bavulların patlaması bile işten değildi. Bereket uçak saati erken olduğu için freeshoplar kapalıydı. Yine de Euro krizi nedeniyle zorda olan İtalyan ekonomisine katkı sağlayarak yurda döndük.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder