Eski
zamanlarda Ağustos ayının yarısı kış yarısı da yaz derlermiş. Oysa bu yılın
Ağustos ayının tamamı yaz oldu. Küresel ısınmanın azizliği ile Eylül’ün ilk
gününe kadar sıcaklar sürdü. Bodrum da yaza ve sıcağa uyumlu olarak Ağustos’u
kalabalıklarla yaşadı.
Aslında
Gezi Parkı ile başlayarak Ramazan’ın da olumsuz etkisi altında kalan yazlık
yöreler yaz sonunu bekliyordu. Ticaret ve turizm sektörü Şeker Bayramı
sonrasını beklerken devreye Suriye olayı girdi. Mayıs-Ekim dönemi ile en uzun
turistik mevsim yaşayan Bodrum, bu olumsuzluklar nedeniyle yazı iki aya
indirgemiş bulunuyor. Mevsimin kısalığının sonucu olarak mal ve hizmetlerde
pahalılık yaşanıyor. Başta turizm köşe yazarları olmak üzere medyada birçok kesim
pahalılığı bu gerekçe nedeniyle hoşgörülü karşılıyor. Ne kadar yanlış, kısa
vadeli bakış açısı ve yorum!..
Bodrum
pahalılığına karşın yazılı basında sürekli desteklendi ve yeme içme
mekanlarından övgüyle söz edildi. Bazı restoranlara zengin yabancıların gitmesi
medyada resimli haberlerle verildi. İşletmelerin ürün ve hizmetleri hiçbir
şekilde gündeme gelmedi. Medya aracılığı ile yaratılan pembe tablonun sonucu
işletme sahipleri dünya kalitesine ulaştıklarını sandılar ve bunu fiyatlarına
yansıttılar.
Oysa,
müşterilerine ekmekleri kızartarak servise başlamalarının birinci kuralı ihlal
etmek olduğunun farkında değillerdi. Batıda Michelin recommended restoranlar
bile kendi pişirdikleri ekmeklerini servis ediyorlar. Bodrum restoranları
bırakın Batılıları İstanbul meyhanelerinin standartlarına çok uzaktalar. Yaz
başında birçok gazetenin köşe yazarları tarafından övgüyle söz edilen
Gümüşlük’teki Mimoza’da hem fiyatlar çok yüksek ve hem de yiyecekler ortalamayı
geçemiyor. Patron torpili üç kez tekrarlanan kalamar bile sınıfı geçemedi. Buna
ek olarak temel eğitim almamış garsonun izin istemeden yiyecek bulunan
tabakları kaldırması servisin de hala ilk aşamalarda olduğunun göstergesiydi.
İstanbullu Arnavutköy Balıkçısı’nın Türkbükü şubesinde ise tabaklar müşteriye
üç defa sorularak toplanıyordu. İstanbul res
toran kültürü Kalyoncu Kulluk meyhanesinin Perikles adlı garsonu kadar olmasa da hala turizm merkezimiz Bodrum’dan çok çok önde.
toran kültürü Kalyoncu Kulluk meyhanesinin Perikles adlı garsonu kadar olmasa da hala turizm merkezimiz Bodrum’dan çok çok önde.
Gümüşlük |
Bodrum’un
anlı şanlı ve medya destekli lokanta, restoran ve yeme içme mekanları arasında
bir mütevazı işletme kayboluyor. Meyhaneler sokağı girişinde bulunan Trata,
alçakgönüllü dekorasyonu iyi niyetli servisi ve sayılı ama lezzetli mezeleriyle
pek bilinen bir meyhane değildir. Ancak Vedat Milor usulü kırmızı soğanla ve
bol dere otlu favası, kemer patlıcandan közde patlıcanlısı ve yukarıda saydığım
restoranların hepsinden daha güzel deniz börülcesi ile övgüyü hak ediyor. Üstelik
meyhane sahibesi balığın ya bitişikteki ya da diğer balıkçılardan satın
almanıza izin de veriyor. Trata’nın balığı diyerek sipariş vermek yeterli.
Trata'nın Mezeleri |
Turizmin
hava, güneş ve kum dönemi çoktan geçti. Sektörü, kültür ve kaliteli eğlence
aktiviteleri ile desteklemek gerekiyor. Yeme-içme (gastronomi) konusunda
ürünlerin kaliteli ve leziz olması gerekirken servis hiçbir şekilde
aksamamalıdır. Bu konuda özellikle yemeklerde başarısız beş yıldızlı tatil köyü
mutfakları bile var. Bodrum sadece Palmarine ya da Divan Palmira değil her tür
işletmenin kendini aşması gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder