Nar, c, b ve e vitaminleri ile demir ve potasyum içeren sağlığa çok yararlı bir meyvedir. Kalbi kuvvetlendiren ve kolesterol ile şekeri dengeleyen bir besindir. Güzel görünümlü ve Antik çağlardan bu yana Anadolu’da yetiştirilen narın en yoğun tarımı Akdeniz ve Ege yöresinde yapılmaktadır. Ülkemizde tüketimi her yıl artan narın ihracatı da 2000’li yıllardan bu yana artmaktadır.
Antalya İhracatçı Birlikleri’nin verilerine göre nar ihracatının 50-55 bin tonu Antalya’dan gerçekleştirilmektedir. Narın üretiminin bu bölgede yoğunlaşmasının nedeni anavatanının Side olmasıdır. Eski çağlarda Side Krallığı’nın paralarının bir yüzünde nar meyvesi bulunuyordu. Onların dilinde side, “nar” demekti.
Türkiye’nin nar üretimi 2000’li yıllarda 100 bin ton dolayında iken geçen yıl 250 bin tona yükselmiş ve 2015 yılında 500 bin ton üretim beklenmektedir. Nar tarımı öylesine artıyor ki, narenciye bahçeleri sökülerek yerine nar ekiliyor. Bu önemli artışa karşın dünya fiyatlarındaki gerileme nedeniyle üreticilerin beklentileri karşılanmıyor.
Milliyet gazetesinin 2 Haziran 2013 günlü baskısında yer alan bir haber nar ihracatında yeni bir tehlikeyi bilinçsizce verdi. Haberin başlığı “Türk narları Hepatit A bulaştırdı” şeklindeydi ve Türkiye’den alınan nar tohumlarından elde edilen nar aromasının Amerikalılar’a hepatit A mikrobu bulaştırdığı belirtiliyordu.
Aslında nar meyvesinin konsantre ve doğrudan tüketiminde gerekli sağlık önlemleri alınmaktadır. O nedenle de Türkiye narları ifadesini kullanmadan nar aromasının nerede ve nasıl üretildiğine bakmak gerekir. Ayrıca nar tohumlarından “nar taneleri” kastediliyorsa narın kabuğu en güçlü koruyucudur. Gazetenin dış haberler servisi kaynaklı haberinin Antalyalı nar ihracatçıları tarafından izlenmesi, olumsuzluğun tespiti ve düzeltilmesi gerekir. Aksi halde artan nar tarımından elde edilen ürünlerin 30 kuruşa bile satılması mümkün olmayacaktır. İhracat ise hayal olabilir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder